Sanat terapisi atölyeleri, yalnızca yaratıcı üretim değil; aynı zamanda kendimizle derin ve şefkatli bir buluşma alanıdır. Bu sayfada, geçmişte gerçekleştirdiğimiz sanat terapisi temelli buluşmalarımızı bulabilirsiniz.
Doğayla İç İçe Kabul Kararlılık Terapisi Temelli Sanat Atölyesi
Günler uzamaya, ağaçlar çiçek açmaya başlamışsa biliriz ki bahar geliyor. Kış boyunca nazlı nazlı koyu renkli bulutların ardına saklanan güneş, artık yüzünü göstermeye başlamıştır. Güneşle birlikte dertlerimiz bile daha hafif hissettirir. Depresyon hırkaları dolapların üst raflarına kaldırılır. Günlerimiz daha sıcak ve aydınlıktır artık.
İşte tam da böyle bir zamanda kendimizi doğaya bırakmak, yaratıcılığımızı ortaya çıkarmak için bir araya toplandık.
Kendimizi toprağa, rüzgâra ve güneşe açarken; sanat aracılığıyla iç dünyamıza da kapılar araladık. Kabul ve Kararlılık Terapisi (ACT) ilkelerini uygulamalı olarak deneyimlediğimiz bu atölyede, duygusal esneklik, düşünceden ayrışma ve değerlerimize göre yön belirleme gibi becerileri yaratıcı süreçlerle pekiştirdik.
Doğanın döngüselliğiyle insanın ruhsal süreçleri arasındaki paralelliği keşfederken, kimi zaman bir taşın dokusunda, kimi zaman bir ağacın gölgesinde farkındalık alanları yarattık. Duygularımızı bastırmak yerine onlara alan açmayı; zihnimizden geçen düşünceleri değiştirmeye çalışmak yerine onlarla yeni bir ilişki kurmayı öğrendik.
Sanat, bu sürecin hem aracı hem de tanığıydı. Her fırça darbesi, katılımcıların kendi içsel dünyalarında attığı küçük ama anlamlı bir adımdı. Atölye sonunda sadece üretmiş değil, aynı zamanda kendimizi biraz daha yakından tanımış olarak ayrıldık. Bu buluşma; hem doğayla hem de kendi değerlerimizle yeniden bağ kurma fırsatıydı.

Duygular ve Benlik Arasında Yolculuk – Bir Suluboya Atölyesi
İçsel dünyamızı keşfetmek, bazen dışarıya yansıyan bir renk patlamasına ya da bir fırça darbesine ihtiyaç duyar. Bu atölyede, katılımcılarımızla birlikte suluboyanın yumuşak akışını kullanarak kaygıyı, içsel engelleri ve huzuru resmettik. Suluboyanın benzersiz doğasında, suyun ve pigmentin birleşimiyle şekillenen her yansıma, katılımcıların duygusal hallerini özgürce ifade etmelerini sağladı. Renklerin yumuşak geçişleri, kaygıyı dönüştürmenin ve ruhsal dengeyi bulmanın görsel bir diline dönüştü. Her bir fırça darbesi, katılımcının içsel dünyasında yeni bir alan açmaya, kaygıyı arındırmaya ve aydınlığa ulaşmaya yöneldi.
İkinci hafta ise aynayı bir tuval olarak kullanarak benlik ve öz-şefkat üzerine bir keşif yolculuğuna çıktık. Aynaya boyama çalışmasında, katılımcılar kendilerini hem dışarıda hem de içsel olarak yeniden keşfetti. Aynadaki yansımalara fırça darbeleriyle dokunarak, düşüncelerinin yüzeyine yavaşça süzüldüler ve her renk, her şekil, kendilerini sevmek için attıkları bir adımdı. Aynada gördükleri, onları kendileriyle nazikçe buluşturdu ve şefkatle tanışmalarını sağladı. Boya, yalnızca bir teknik değil, aynı zamanda kendileriyle kurdukları duygusal bağın bir ifadesiydi.
Bu atölyede, sanatın terapi ile birleştiği bir alanda, katılımcılar duygularını, düşüncelerini ve kimliklerini renklerle, fırçalarla ve aynalarla şekillendiler. Sanat terapisi aracılığıyla, sadece dışsal değil, içsel bir dönüşüm süreci de deneyimlediler.
